Bir yılı daha bitirdik gitti işte… Ölmemeyi, öldürmemeyi, delirmemeyi
başardık çok şükür. Sırf bu yüzden bile çok şanslı, başarılı bir yıl
geçirdiğimiz söylenebilir değil mi? :P
Ormanda hoplaya zıplaya
dolaşan yavru geyikler gibiyiz işte yine. Yepisyeni, gıcır gıcır, uçsuz
bucaksız bir yıl seriliyor önümüzde, lay lay lom!
2015 burç yorumlarını okudum az önce. Pek bir şey anlamadım.
Bazı astrologlar yılın ilk yarısının, bazılarıysa ikinci yarısının şanslı olduğunu
söylüyorlar. Çok sevdiğim bir burç olan Yayın başına Satürn musallat olmuş.
Bizi de etkileyecekmiş ucundan ucundan. Ancak bir astrolog var ki “ölümden
korkmuyorsunuzdur umarım, çünkü 2015’de burun buruna geleceksiniz! Ah hah hah
hah haaaaa…” tarzında, umut verici, neşe saçan yorumlar yapmış Boğalar için. Dedik
ya ölmemeyi başardık bu yıl, al sana! Sonrasında iyi bir şeyler de yazmış
galiba ama beni ilk cümlelerde “öldürdüğü” için okuyamadım gerisini. Korkmayın
burçdaşlarım, hemen 2014 için yaptığı yorumlara bir göz attım, hepsi fos ;)
Yine de böylesi moral bozucu, sevimsiz yorumlar yapıp, muhteşem günler vaadiyle
gelen, yepisyeni yılımıza kara çalmaya çalıştığı için kendisini gerekli
mercilere havale ediyorum. Hepimiz için geçerli kural: “yaşam” neredeyse “ölüm”
de orada, biz de biliyoruz bunu. Biliyoruz da unutmaya çalışmaktır zaten asıl
derdimiz…
Neyse, çok uzattık, amacımızdan sapıyoruz… Yılın son günleri oldukça sıkıntılı geçtiğinden yapıp
da paylaşmaya fırsat bulamadığım kavanoz güruhunu sunayım hemen size.
Aslında her şey, bitmiş bir bal kavanozunun (babam
tarafından, üzerindeki etiket bile soyulmadan!) baharatlık olarak atandığını
görmemle başladı. Benim gibi bir boyacının evinde hem de! Hayır, yooooo !şeklinde (içimden) bağıraraktan, hemen nöbetçi bir kavanozcu bulup, önüme gelen ilk kavanozları
aldım. Boyadım, o malum peçeteyle kapladım, vernikledim. Kapaklarını boyamasam
iyiymiş, sonuçtan pek memnun kalmadım.
Böyle durumlarda beni tatmin edecek bir şeyler yapana kadar duramam.
Çok şükür bu cicişler geldi ardından da kavanoz sayısı milyonu bulmadan üretime
son verebildim.
Bir Laura Ashley dolabından esinlenerek raf ve şifonyeri buluşturduğum bu açık büfe tarzı köşe mutfağın en sevdiğim, sıcak köşesi oldu. Çok da kullanışlı ;)
Araya bir tepsi ve iki de supla sıkıştırdım.
Tipini sonradan çok beğenmediğim bu kavanozlara, bir şans
daha vereyim dedim. Aslında... İtiraf edeyim, bal kavanozunu görünce dolapta can
havliyle o kadar çok almışım ki bunlardan... :) Ordan burdan fırlayıp atlıyorlardı önüme. Yılbaşı hediyesi yapıp kurtulayım
şunlardan dedim. Sağlık sorunlarımız nedeniyle ne yapacak, ne de hediye edecek
vakit olmadığından sadece bu ikisini tamamlayabildim ki onlar da işte elimde
patladı :)
Kavanoz boyarken…
-Genelde kavanozları tamamen peçeteyle kaplamak yerine desenleri
kesip yapıştırmayı tercih ediyorlar. Seçtiğiniz yol bu olursa tavsiyem
desenleri kesmeyip kenarlarından elinizle yırtmanız ya da hafif ıslak bir fırça yardımıyla çıkarmanızdır.
Açık renk zeminle bütünleşir ve daha doğal durur.
-Tutkalı peçetenin üzerine değil objenin üzerine sürmeyi
tercih ediyorum ben. Üzerine peçeteyi mümkün olduğunca düzgün bir şekilde
koyuyorum. Buzdolabı poşetiyle (hazır dekupaj kağıtlarının poşetleri daha da
güzel olur) sarıp nemli bir bezle poşetin üstünden bastıra bastıra peçeteyi yırtılmadan
istediğim gibi düzeltiyorum.
-Sprey vernik bazı bölgelerin atlanmasına neden olduğundan
önce bir ya da iki kat frçayla vernikliyorum. Az miktarda vernik kullanır ve
bunu tüm kavanoza yedirirseniz akma filan olmaz korkmayın. Kuruduktan sonra
sprey verniğe geçiyorum. Açık havada, kutuyu güzelce sallayıp (ne çok yakından
ne de uzaktan) spreyi sıkıyorum. Katlar arası 15 dk filan yeterli oluyor.
Fırçayla sürdüğüm vernik sayesinde herhalde bugüne kadar hiç akma yaşamadım,
bilgilerinize J