15 Haziran 2014 Pazar

Pazar mesaisi..

Komşular havuz sezonunu açmış, şıpır şıpır yüzerken ben yine bütün gün boya işleriyle uğraştım. Korktuğum gibi pek gürültüleri gelmiyor şimdilik... Taşınanlar arttıkça neler olur göreceğiz... 

Önce dün yayınladığım “Akçay” tepsimle takım bir çay kutusu yaptım. Sanırım bu deseni bütün yaz kullanacağım, ta ki insanları bıktırana, kendimi kusturana kadar :) Klasik olarak, iki kat kahverengi boya, arada zımpara, mumlama ve beyaza boyadıktan sonra dekupaj deseninin yapıştırılması... 

İçine de maviş bir kuş sakladım :)


Diğer objeyi anlatmaya enerjim kalmamış sanki… Stencil yapıştırıcısı beni perişan etti bugün. Amacım bir arkadaşımızın bebeğine hediye bir sepet yapmaktı. Kırık beyaz üzerine pembe puanlı, bir iki bebek figürlü dekupaj, sade, basit bir şey. Stencil yapıştırıcısı sepetin duvarlarının yapış yapış, pasaklı bir hal almasına neden oldu yazık ki… Bebek sepetinde hijyen mijyen bırakmadı. Kirli yerlere mecburen bol bol hamur kabartma kalpler ve peçete dekupaj yaptım. Fazlasıyla süslü oldu!
Bu sefer peçetelerin köşeye gelen yerlerini uyduramadığım için yine hamurdan kelebekler yapıp oraları da saklamak zorunda kaldım.
O kadar çok uğraştım ki bütün gün, kimseye hediye filan edemeyeceğime karar verdim :) “Ahşap ve Hatalarım” müzesinde yerini alacak. Daha işi çok ama bir süre ne bebek, ne sepeti, ne de pembe bir şeyler görmek istiyorum. Kalpler ve kelebekler de uzak dursunlar lütfen :)

14 Haziran 2014 Cumartesi

Tepsiden Edip Cansever'e...


Kısa günün karı… Bir sürü bir şeyler boyadım yine bugün. Beğenmedim tekrar tekrar boyadım. Renklerini değiştirdim. Dekupaj kağıtlarını milim milim kestim denedim… Ortaya şimdilik bir tek bu tepsi çıktı. Koyu kahveye boyandı, zımparalandı, tekrar boyandı… Sonra mumlanıp beyaza … Bir daha bir daha beyaza... Dekupaj kağıdını yapıştırıp hemen resmini çektim. Henüz koruma tutkalları, verniği filan yapılmış değil. Tam yazlık bir tepsi oldu. Yine aşık olduğum renklerde tabii; mavi-beyaz :) Mutfakta, kendime ev hediyesi olarak aldığım maviş su ısıtıcım ve ekmek kızartma makinemle uyum içinde :) Bir ay öncesine kadar sadece bir adet kardan adamlı plastik bir tepsi sahibi olan insan için bunca tepsi muhabbeti gerçekten enteresan :) Hayat işte…

Çook eski günlere götürdü nedense bu tepsi beni… Yıllar önce her yaz gittiğimiz Akçay’lı günlere… Terasta edilen ikindi kahvaltılarına, akşamüzerlerine… Ne güzel günlerdi. Hani hep “çocukluğunuzun, gençliğinizin kıymetini bilin” filan denir ya… Ben annem ve babamın gençliğini özledim galiba sadece… Saçma sapan sorunlarla uğraştığımız o tasasız günleri… Ne tepsiymiş ama ! :) Edip Cansever'in Masa'sını anımsattı bana:

Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu

Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu...

Ben de masaya tepsimi,tepsime anılarımı koydum :) Buyrun, her çeşit ışıkta çekilmiş halleri :)

12 Haziran 2014 Perşembe

İlk eskitme...

Aldığım bir sürü tatsız tuzsuz habere rağmen boyamaya devam … Terapi niyetine… Hatta artık evdeki tüm eşyalar “beni boya beni boya” diye bağırıyorlar…

Bu tepsimiz yakından pek narin, pek sevilesi bir şey. Başlangıçta eskitilse daha mı güzel olurdu diye düşünmüştüm ama böyle mini mini sevimli bir tepsinin bu haliyle daha cici olduğuna karar verdim. Mat verniğimiz olmadığı için henüz vernikleyemedik. Fotoğraflar neden böyle tuhaf renklerde bu akşam anlayamadım. Bir de fotoğrafçılığa el atmak gerekecek sanırım, çok özürlü olduğum bir konu :) Vernik sonrası, beğenirse anneciğimize hediye edilecek.


Mum eskitme tekniğini ilk kez uyguladığım bu kutuyu çok sevdim. Hem eskitme hem de mavi-beyaz olmasından herhalde. Nerelere koyacağımı şaşırdım. Şimdilik benle birlikte salon , mutfak vs her yere geliyor :) Seyretmeye doyamadığım için pek kimselere hediye gideceğe benzemiyor. Yapım aşamalarını çekmemişim yine. 

9 Haziran 2014 Pazartesi

Yeni ev yeni hobi :)

Terkedilmiş gibi görünen bloğuma geri dönme vakti geldi sanırım. Hayatımda 14.kez(ailemle birlikte olanları saymıyorum) taşındıktan sonra nihayet artık kendi evimdeyim. Bir arkadaşım “yeni evde ilk yıl düşman oturur, ikinci yıl dostlar, üçüncü yıl da insanın kendisi…” derdi. Ne kadar doğru bir tespit olduğunu bu taşınmamda fazlasıyla anlamış bulunuyorum. Neyse, o konuya başka bir yazıda yer veririm belki, şuanda yaşadıklarımı tekrar hatırlamak istemiyorum, o derece!

Hani yapacak işim çok ya, hepsini bir kenara atıp hemen yeni bir hobi edindim kendime! Hobi demek hafif kalıyor aslında. Büyük büyük büyük bir aşk! Boyuyorum! Tepsi, kavanoz, dolap, saksı, doğalgaz borusu… Ne bulursam… Aman ne keyifli bir iş. Renkler, yaratıcılık, dekorasyon… Tam benlik!

İşte bunlar benim ilk kavanozlarım, siz fark edemeseniz de soldan sağa ustalaşıyorum :)

Saksılar da boyanıp dekupajlandı… 

İlk hamur kabartma, stencil ve dekupaj uyguladığım ekmek sepetim. Fotoğrafta fena değil gibi görünse de yakından içler acısı… Bir ara elden geçirilip düzeltilecek.

Bir başka sepet… Çok hatalar yaptığım, çok öğrendiğim, beni perişan eden parçalardan biri…Çocuk ruhum fırlamış yine ortaya :)

Canım tepsim! Dekupaj kağıdını düzgün yapıştıramasam da renk uyumunu sevdim. Bu verniksiz hali. Verniklenince daha güzel oldu.

Veee… Çılgın dolabım. Atmayı düşündüğüm, kapakları sararmış eski bir banyo dolabı… Önce kırmızıya boyandı, sonra bol bol dekupaj yapıldı. Evimde henüz bir portmantom olmadığı için şimdilik antrede ayakkabılık görevi verildi ama son adresi hobi odası olacak kesin…

Bu da aklı başında fırçalar ve dekupaj tutkalıyla karşılaştıktan sonra (yani bugün :)) yaptığım, oldukça hatasız (benim için muhteşem!) canımın içi saksım. İçine de ev hediyesi olarak gelen ortancamı oturttum ki çok yakıştılar :) Bu arada ortancaların renginin toprağına bağlı olduğunu biliyor muydunuz? Ben yeni öğrendim de... :) Asidik topraklarda pembe oluyormuş. Benimki beyaza yakın bir pembeydi. Suyuna bir kaç damla limon eklerseniz daha koyu ve canlı bir pembeye dönüşüyor. Aklınızda bulunsun :)


Eee… şimdi şu manzaraya karşı oturulup bir yorgunluk kahvesi içilmez mi ?

Evim evim güzel hobim :) Yeni projelerde görüşmek üzere ;)