Bugün 13 yıllık işimden ayrılışımın 3. ay
dönümünü kutluyorum.
Çok şükür, su gibi akıp geçen 3 ayın bir
günü bile pişmanlık duymadım. Aksine, her gün, her hafta “iyi ki ayrılmışım…”
ile başlayan cümleler kurup, kendimi (diğer insanların gözüyle “deliliğimi”)
tebrik ettim.
Tabii, çekip gitmekle kurtulamıyor bazen
insan. Uzun yıllar birlikte çalıştığınız insanların bazılarını ister istemez
çok seviyor, beğeniyor, saygı duyuyor, takdir ediyor, aile gibi oluyorsunuz
onlarla. Siz gitseniz bile onların canının yandığını düşünmek acıtıyor içinizi.
Zaten artık kabına sığmayan “deli” ruhunuz iyice isyan ediyor.
"Şeytan sizi fakirlikle korkutur (Bakara, 268)."
Anladım ki, babadan oğula geçen şeyler var
hayatta. İktidar hırsı, para-mal-mülk hırsı, vicdansızlık, hırsızlık, katillik gibi…Ya
da tüm bunlara kayıtsız kalıp sadece (çok masumane!), “bana dokunmayan yılan
bin yaşasın” felsefesi ardında yaşamak gibi…
Ya da tam tersine, adil olmak, dürüst olmak, her ne pahasına olursa olsun haksızlıklara boyun eğmemek gibi…
Ya da tam tersine, adil olmak, dürüst olmak, her ne pahasına olursa olsun haksızlıklara boyun eğmemek gibi…
Çok ağır gelecek belki şimdi ama özet
olarak “öküz olmayınız”dır bu yazının anafikri ! Aşağıdaki hikayeyi okuyunca ne demek istediğimi
anlayacaksınız.
Otlakların birinde bir öküz sürüsü
yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş.
Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapacak
bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan
aslanlar, yeterince beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan
yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış.
Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış:
"Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik.
Biliyorum bugüne kadar sizlere zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini
isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküz''de. Onun rengi sizinkilerden
farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de
barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok.
Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım."
Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı
bularak, Sarı Öküz''ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış
ama kimseye derdini anlatamamış.
Bir süre sonra aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk''u
istemişler:
"Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizi de kararınızdan dolayı
kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden
baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi
zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu
kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim."
Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk''u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı
çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş.
"NEREDE KAYBETTİK BİZ BU SAVAŞI?"
Bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda
öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden,
doğrudan müdahale ederek, "Verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye
başlamışlar.
Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz
kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, "Ne oldu bize, nerede
kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük" diye sormuş.
Boz Öküz, Benekli Öküz''ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli
"Biz" demiş, "Sarı Öküz''ü verdiğimiz gün kaybettik bu
savaşı..."
Hikayedeki Sarı Öküz selamlıyor sizi...
Hikayedeki Sarı Öküz selamlıyor sizi...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder