17 Nisan 2014 Perşembe

Öküzler ve İnsanlar ...

Bugün 13 yıllık işimden ayrılışımın 3. ay dönümünü kutluyorum.
Çok şükür, su gibi akıp geçen 3 ayın bir günü bile pişmanlık duymadım. Aksine, her gün, her hafta “iyi ki ayrılmışım…” ile başlayan cümleler kurup, kendimi (diğer insanların gözüyle “deliliğimi”) tebrik ettim.

Tabii, çekip gitmekle kurtulamıyor bazen insan. Uzun yıllar birlikte çalıştığınız insanların bazılarını ister istemez çok seviyor, beğeniyor, saygı duyuyor, takdir ediyor, aile gibi oluyorsunuz onlarla. Siz gitseniz bile onların canının yandığını düşünmek acıtıyor içinizi. Zaten artık kabına sığmayan “deli” ruhunuz iyice isyan ediyor.

"Şeytan sizi fakirlikle korkutur (Bakara, 268)."

Anladım ki, babadan oğula geçen şeyler var hayatta. İktidar hırsı, para-mal-mülk hırsı, vicdansızlık, hırsızlık, katillik gibi…Ya da tüm bunlara kayıtsız kalıp sadece (çok masumane!), “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” felsefesi ardında yaşamak gibi…

Ya da tam tersine, adil olmak, dürüst olmak, her ne pahasına olursa olsun haksızlıklara boyun eğmemek gibi…

Çok ağır gelecek belki şimdi ama özet olarak “öküz olmayınız”dır bu yazının anafikri ! Aşağıdaki hikayeyi okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız.
    
Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş.

Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, yeterince beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış.

Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış:

"Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum bugüne kadar sizlere zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküz''de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım."

Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öküz''ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış.

Bir süre sonra aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk''u istemişler:

"Gördünüz mü ne kadar barış severiz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim."

Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk''u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş.

"NEREDE KAYBETTİK BİZ BU SAVAŞI?"

Bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, "Verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar.

Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, "Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük" diye sormuş.

Boz Öküz, Benekli Öküz''ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli "Biz" demiş, "Sarı Öküz''ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı..."

Hikayedeki Sarı Öküz selamlıyor sizi...


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder