Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından.
Nazım Hikmet
Ne güzel şiir değil mi ? İçinde koca bir kitap saklı… Anlayana…
***
Canımız doktorlarımızın en kızdığı şeylerden biri “…ama internette şöyle diyordu…” tarzında kurduğunuz cümlelerdir. Bir bakıma haksız da sayılmazlar aslında… Öylesine sorumsuzca, yalan yanlış bilgilerin satıldığı, dolandırıcıların ve ahlaksızların kol gezdiği bir yer ki internet… Çok dikkatli olmak gerek. Bir “tık”la hırsızı, düzenbazı, ahlaksızı eve SİZ davet edebilirsiniz. Aklı başında sitelere yönelmek, güvenilir kaynaklarla bilgileri doğrulamak şart…
Ama doktorlarımız da kusura bakmasınlar. Kendilerine ulaşmamız her zaman mümkün olamıyor. Ulaştığımız zamanlarda da bize yanıt verecek zaman ve sabırları olmuyor genelde... Ben tahlil sonuçlarını değerlendirecek zamanı olmayan doktorlar tanıdım. Muayenehanesine kabul etmeyip ben size facebooktan yazarım diyenler! :) Şaka değil bu! Bunu yapan bir profesör :) Gülüyorum artık ne yapayım… Adam muayenede almış 250 TL’sini. Çok güzel, uzuuun uzun 30-45 dk muayene de etmiş sizi. Daha ne yapsın ! Bi de üzerine tahlillerinizi mi yorumlayacak yani! Bakın başınızın çaresine artık siz de!
Nasıl bakacağız peki ? E tahliller elinizde ya! Bi sürü doktora sorma sitesi filan var… Gerçi onlar da “doktorunuza danışın” diye cevap veriyorlar ya herkese… Bul da sen sor!
Naçizane tavsiyem öncelikle şudur: Tahlil okumak! Tahlil okumayı öğrenmek!
Öncelikle rahatsızlığınız ne? Bilmiyorsanız semptomlar ne? Semptomlar hangi rahatsızlığı işaret ediyor olabilir? Ve bu rahatsızlığın derecesini ölçen göstergeler nelerdir bunları öğrenmek. Sonra da bunların yüksek ya da düşük olması neyi gösterir bu konuda uzmanlaşmak! Lisans, yüksek lisans yapmak!
Örneğin böbreklerinizde bir sorun var. Semptomlar:
-
Çok sıvı almamış olmamanıza rağmen gece sık idrara çıkmak (birden fazlaysa daha da önemli!)
-
Ağrılı, bulanık, kanlı idrar ya da idrarda sümükümsü madde varlığı
-
Mide bulantısı, iştahsızlık, halsizlik
-
Hipertansiyon, çarpıntı
-
Zihin karışıklığı, geceleri uykusuzluk
-
Sürekli uyku hali (gündüz)
-
Baş ağrısı, nefeste amonyak kokusu, dilde metalik tat
-
Kas çekilmeleri, kas güçsüzlüğü
-
Ağızda kuruluk
-
Nefes darlığı
-
İşitme güçlüğü
-
Çabuk yorulma
-
İnatçı kaşıntılar
-
Cilt renginin sarımsı ya da kahverengi oluşu
-
Saldırganlık, kişilik değişiklikleri
-
Durdurulamayan hıçkırık
-
Böbrek ya da karın bölgesinde ağrılar
-
Çok susamak
-
İdrar miktarının azalması ya da artması vb…
Kan tahlillerinizde böbrek fonksiyonunuzu gösteren değerlerin en önemlileri:
-
Ürea : Ürea’nın yüksekliği normalde idrarla dışarı atılması gereken proteinli besinlerin metabolizması sonucu ortaya çıkan, azot içeren ürünün, böbrekler tarafından idrarla dışarı atılamayıp kana karıştığını gösterir. Tek başına anlamlı değildir, kreatininle birlikte değerlendirilmelidir. Zihin karışıklığı ve sürekli bir uyku hali (gece iyi uyumasına rağmen sabah uyanamama ve sonrasında da gün içinde uykuya meyil) hastamızda deneyimlediğim bulgulardandır. Bu durum komaya kadar gidebilir.
-
Kreatinin: Böbrek fonksiyonlarının en önemli göstergelerinden biridir. Yüksekliği ciddi alınması gereken bir işaret olup, böbreklerde %50 ya da daha fazla hasar olduğunu gösterebilir. Ne yazık ki ciddi bir hasar söz konusu olmadıkça normal değerin üzerine çıkmayabilir. Bu nedenle böbrek hastalıklarının erken teşhisi bakımından hassas ve güvenilir bir test olmadığı söylenebilir. “Bol su iç geçer” tarzı yaklaşımda bulunan hekimlerden medet ummak büyük bir hatadır! Kişisel görüşüm; kreatinin değeri üst sınıra ne kadar yakınsa böbreklerinizde ciddi bir sorun olması ihtimali o kadar yüksektir. Hele hele bu üst limiti (minnacık dahi olsa) aşmışsa BÖBREK YETMEZLİĞİ gelişmiştir! Bu arada böbrek yetmezliği diyalize gireceksiniz anlamı taşımaz. Aldığınız su ve çıkardığınız idrar miktarı (benim anladığım kadarıyla) çok önemli.
-
CKD-EPI : Kreatinin değerinizle direkt bağlantılıdır. Kaç yaşında olduğunuz ve cinsiyetiniz de normalde bu değerin kaç olması gerektiğinin hesaplanmasında önemlidir. Daha da hassas bir ölçüm GRF(Glomeruler Filtrasyon Rate: bir dakikada her iki böbrekteki tüm glomerullerin Bowman boşluklarında biriken filtratın miktarını ölçer. Bu miktar sağlıklı erişkinlerde 130 ml/dak’dır.)’i de kreatinin değerinizi biliyorsanız ve internet ya da akıllı bir telefonunuz varsa kolayca hesaplatabilirsiniz.
Tüm bu değerler olması gereken değerlere göre (az ya da çok) farklılık gösteriyorsa böbreklerinizle ilgili bir sorun var demektir.
Bu durumda (serumdaki) kandaki sodyum, potasyum, magnezyum, fosfor, ürik asit, kalsiyum vb takibinin de yapılması gerekir.
Bu değerlerin kanda normalin üzerine çıkması ölümcül olabilir. Hastanın diyeti bu değerler göz önünde bulundurularak düzenlenmelidir.
Tuz sıfırlanmalı, günlük protein miktarı (ne az ne de çok olmalı) kilogram başına 0,5-0,6 g (70 kg bir hasta için 0,5g-0,6gx70kg= 35g-42g) olmalıdır.
Günlük enerji ihtiyacının %55-%70 kadarı karbonhidrat(ekmek, makarna vb) , %20-40 kadarı da yağlardan oluşmalıdır.
Böbrek yetmezliğinde potasyum vücuttan uzaklaştırılamaz ki bu kalbin durmasına yol açabilecek kadar önemli sonuçlar doğurabilir. Kuru meyve ve sebzeler (kuru erik, incir, üzüm vb) potasyum bakımından çok zengin olduklarından uzak durulması gereken besinlerin başında gelir. Hemen tüm sebzelerin de potasyum içerdikleri göz önüne alınarak haşlanarak, bu ilk haşlama suları dökülmelidir.
Böbrek yetmezliğinde fosfor yükselirken kalsiyum düşer ki bu da kemiklerin zayıflamasına yol açar. Kalsiyumdan zengin gıdalarsa genelde fosfor bakımından da zengin olduklarından bu sorunu diyetle çözmek mümkün olmayabilir. Sevgili doktorumuza fosfor bağlayıcı, kalsiyumu yükselten bir ilaç vermesini hatırlatmalıyız zira çok yoğun olduğu için o bunu akıl edemeyebilir.
Akut ya da kronik böbrek yetmezliği olan hastalar, hayati bir gerekçe yoksa, böbrek yetmezliği olduğundan hasta ve/veya yakınlarının haberi yoksa (dolayısiyle izni yoksa) AMELİYAT EDİLMEMELİDİR! Sağlıklı insanlarda bile (özellikle yaşlılarda) büyük ameliyatlar sonrası böbrek yetmezliği gelişebilir bilgisinden hareketle, mevcut bir böbrek yetmezliği görülen (ya da görülmeyen, görülmezden gelen!) hastaların ameliyat edilmesi bilgisiz, sorumsuz, insan hayatını hiçe sayan hekimlerin işidir.
Hayat pamuk ipliğine bağlı. Hasta olsanız da olmasanız da… Bu bir gerçek… Amma velakin hasta olup, hastalığın ve tedavisinin yabancısı olur, her şeyi ehli olduğunu düşündüğünüz kişilerin eline bırakırsanız… Kimbilir belki Allah acır…
Sorununuz karaciğer mi ? O zaman onunla ilgili testlerde uzmanlaşacaksınız. ALT, AST, GGT, bilirubin nedir öğreneceksiniz. Neden yükselir, yükselirse ne olur bileceksiniz.
Benim, bin türlü derde rağmen, bir buçuk ayımı aldı bazı şeyleri öğrenmek. Dr. Google sağ olsun. Tahlil okumayı öğrenin, çok zor değil. Bir süre sonra neden-sonuç ilişkisi bile kurmaya başlayacak, hastanıza ya da hastalığınıza neyin iyi gelip neyin iyi gelmediğini keşfedecek ve gerekli önlemleri alabileceksiniz.
İlaç prospektüsleri de okumanız gereken en önemli eserlerdendir! Hani ölmeden önce seyredilmesi gereken filmler, okunması gereken kitaplar vb listeler vardır ya! Gerçekten de öyle. Ölmeden önce okuyun onları yoksa gerçekten ölebilirsiniz! Uyarıları, yan etkileri doktorunuzla tartışın . Muhtemelen onlar olabilecek en kötü şeyleri, ilaç firmasının kendini korumak adına oraya yazdığını, gerçekleşmesinin çok küçük bir ihtimal olduğunu söyleyecekler. 100.000’de 3-4 kişide görüldüğü söylenen bir hastalığın gelip (annemi) bulduğu bir insan olarak ihtimalin küçük olmasının hiçbir anlam ifade etmediğini acı bir şekilde öğrendim. O mini mini ihtimal başınıza geldiğinde o yüzdebirden %100 oluveriyor. Bilmem anlatabildim mi ? Aklınıza yatmayan hiçbir şeyin boğazınızdan ya da damarınızdan geçmesine izin vermeyin.
Sevgili doktorlarımız çok zor şartlar altında çalışıyorlar. Kolay değil bu bir gerçek… Şu da bir gerçek ki sizin durumunuz onlardan çok daha vahim! Çok zor şartlar altında, (üstelik)hastasınız siz!
Okuyun, öğrenin, öğretin, paylaşın… Yaşamak şakaya gelmez.. Unutmayın, unutturmayın!