Gelişen teknoloji ile birlikte geçmişte saatlerimizi
harcayarak yapmak zorunda olduğumuz bir çok şeyi bir düğmeye basarak halleder
duruma geldik..Bunun sonucunun zaman fazlası olması gerekirken aksine daha
fazla işi aynı güne sığdırmaya çalıştığımız için olsa gerek, hepimiz zamanın
çok çabuk geçtiğinden dem vurup, hiçbir şeye zaman bulamamaktan daha dazla
yakınır olduk. Her ihtiyacımızı daha pratik hep daha pratik yollardan yapmanın
peşine düştük. Kendi adıma bir zamanlar kitapçıda saatler geçirmek, hiç
almayacağım kitaplara bile uzun uzun bakmak benim için başlı başına bir
keyifken şimdi internetten birkaç dakikada yapıyorum alışverişimi. Yani zaman
kazanmak adına, değil ihtiyaçlarımız zevklerimiz için geçirdiğimiz zamanı bile
budadık. En büyük derdimiz zamansızlık! Sanırım internet alışverişlerindeki
işlem hacminin her geçen gün hızla artmasının nedenlerinden biri de bu.
İnternetten alışverişin tercih edilmesinin bir diğer sebebi
de, satıcıyla tezgahtarla muhatap olmak zorunda kalmamak bence. “Bu size çok
yakıştı, bir de şu rengi var, bunlar bu yıl çok moda, bu ürün indirimde almazsanız
sonra başınızı duvarlara çok vurursunuz” gibi sözlerle üzerinizde baskı
yaratan, kendini paraladığından bir şey almadan çıkarsanız suçluluk duyacağınız,
peşinizde gölge gibi dolanan birinin
olmaması az şey mi? Şahsım adına almayı çok istediğim şeylerden bu tipler
yüzünden vazgeçip mağazayı terk etmişliğim çoktur.
Bu yüzden ben de internet alışverişini severim ya da severdim
diyeyim. Son altı aydır filan dikkatimi çeken bir şey oldu. Bir internet
sitesine girip ayakkabı bakıyorum mesela, sonra vazgeçip çıkıyorum. Tanrım
halüsinasyon mu görmeye başladım yoksa; o ayakkabı her yerde! Gazeteye
giriyorum o ayakkabı! Facebook’a giriyorum o ayakkabı! Sağlıkla ilgili bir sitede
yine o ayakkabı! Kitap alayım diyorum bakıyorum o ayakkabı köşeden bana el
sallıyor yine! Saf mıyım neyim bunun bir tuhaf tesadüf olduğunu düşündüm uzun
süre. Konduramıyorum çünkü. Yok canım diyorum yapmazlar artık bu kadarını!
Nasıl yapmazlar! Ayakkabı nanik yapıyor işte her yerden! Terk ettiğiniz
mağazadaki tezgahtarın ara sokaklarda, arkadaşlarınızla gittiğiniz bir
restoranda, hastanede, pastanede her yerde karşınıza çıkıp “ama bu kazak
gözlerinize çok uymuştu!” demesinden bir farkı var mı bunun!
ABD’nin Minesota eyaletinde yaşanmış bir olayı aktarayım.
Kızgın bir baba süpermarket zinciri Target mağazalarından birine giderek
müdürle görüşmek istiyor. “Kızıma mağazanızdan bir mail gelmiş, bebek giysileri
için indirim kuponu göndermişsiniz. Kızım hala lisede, ne yapmaya
çalışıyorsunuz siz !” diyerek çıkışıyor. Müdür babadan özür dileyerek konuyu
araştıracağını söylüyor. Daha sonra ilgili maili bulduruyor ve gerçekten de
hamile elbiseleri, bebek giysi ve bakım ürünleri için indirim kuponları
gönderildiğini görüyor. Özür dilemek için kızgın babayı arıyor telefonla. Baba “
Özür dilemesi gereken benim. Haberim olmayan işler dönüyormuş, Ağustos ayında bebek
geliyormuş” diyor.
Target gibi bir çok satıcı internet ve sosyal medyayı
kullanarak müşterilerinin ilgi alanları,
alışkanlıkları gibi bilgileri depolayabiliyor. Sanal bilgilerin kullanımı
konusunda en aktif şirketlerden biri de Google. Google’da yaptığınız bir arama
beş dakika sonra Facebook’ta bir reklam olarak karşınıza çıkabiliyor.
Facebook’ta hiçbir şey paylaşmasak bile sadece gönderileri
beğenmekle politik görüşümüzden dini inancımıza, zeka düzeyimizden
mutluluğumuza, bekar, evli ya da bir ilişkimiz olduğuna, alışkanlıklarımızdan
yaşımıza ve bağımlılıklarımıza kadar son derece kişisel bilgileri dünyaya ilan
ediyoruz.
Cambridge Üniversitesi’nden Michal Kosinkski ve arkadaşları,
araştırmalarına konu olan 58.000 gönüllü hakkında sadece Facebook’taki
bilgilerini kullanarak detaylı bilgi elde edilebildiğini kanıtlamışlar.
Kosinski “İnsanlar örneğin cinsel tercihleri veya yaşları gibi bazı kişisel
bilgileri başkalarıyla paylaşmak istemez. Ancak bu bilgiler onların
yaşamlarının diğer alanları ile ilgili olarak paylaştıkları bilgilerden
istatistik yöntemler kullanılarak elde edilebilir” diyor. Kosinski ve
arkadaşları çalışmaya katılanların siyah mı beyaz mı olduğunu %95,
cinsiyetlerini %93, sigara kullanıcılarını %73, erkeklerin homoseksüel ya da
heteroseksüel olduklarını %88 doğru olarak belirleyebilmişler.
Özet olarak, benim gibi açık açık hayatınızı ortaya
dökmüyorsanız da (kontrolü benim elimde, hakkımda dilediğim şeyleri düşünmenizi
sağlayabilirim;) ), birileri sizin hakkınızda da çok şey biliyor, biri sizi
gözetliyor bilesiniz ;)
A, bu arada o ayakkabıyı al-ma-ya-ca-ğım, düş yakamdan
Google!
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder