Dün gazetede gördüğüm, kadına yönelik şiddetle ilgili
bazı veriler karşısında şaşırdım. Haberde 2013 yılında Türkiye’de 61 kadının
sevgilileri ve kocaları tarafından öldürüldüğü, bunların 13’ünün mahkeme kararıyla
korunuyor olduğu yazıyordu. Oysa gerçek rakamların bunun çok daha üzerinde
olduğunu bir yerlerde okuduğuma emindim.
Nitekim yaptığım küçük bir araştırmayla yanılmadığımı
gördüm. Sadece Ocak 2014’te erkekler tarafından öldürülen kadın sayısı 23’tü güzel
memleketimizde!
(Merak edenler tüyler ürperten tahmin ve basına
yansımış haberlerden derlenen verileri yazının sonunda görebilirler. )
Kadınları, bu hasta olduğu çok aşikar erkeklerden
devletin koruyamadığı bir gerçek! Korunma talep edip de öldürülen 13 kadından
bahsetmiyorum. Şiddet görmesine rağmen bir suçlu gibi, utanarak bunu saklayan,
korku ve çaresizlikle sinmiş bir %92 varsa, durum korumaya almakla çözülecek
kadar basit değil demek ki… Bir insanı öldürmenin, ona işkence yapmanın ne
dinle, ne de ataerkil aile düzeniyle bir ilgisi olabilir. Bunlar, düpedüz
failinin kafadan sakat olduğunu gösteren fiilerdir. Akıl hastanesinde olması
gereken, tedavi görmesi gereken binlerce adam elini kolunu sallayarak aramızda
gezmektedir. Şiddet nedeniyle birkaç ay içeri tıktığınız adamın çıktıktan sonra
ilk işi o kadını öldürmek oluyorsa bunun adı “bile bile lades”tir.
34 şiddet mağduru kadının kimlik bilgileri
değiştirilmiş, 4 kadına “hayati tehlikeleri yüksek” gerekçesiyle estetik
cerrahi uygulanmış! Çok güzel, bu kadınlar adına pek sevindik de bu adamlar
şimdi ne yapmaktadır acaba? Estetik operasyona yollayacakları yeni kurbanlarını
arıyor olmasınlar sakın?
İlkokuldan itibaren erkeklerin ruh sağlığı
taramasından geçirilip, kontrol altına alınmaları gerekiyor bence. Özel eğitimler
almalarını (Nazilli’de suç işlemiş ve suça meyilli 300 çocuk spor
aktivitelerine yönlendirilmiş ve suç oranının %80 azaldığı görülmüş), tedavi görmelerini
sağlamak gerekiyor. Hatta her yıl yenilemek zorunda oldukları bir “ruh sağlığı
yerindedir” sertifikası verilsin kendilerine, ilişki ehliyeti gibi bir şey. Abarttığımı
düşünenlere, çevrelerine dikkatlice bakmalarını tavsiye ederim. Yetişkin
erkeklerin durumu ortadayken, son günlerde bir de bacak kadar veletlerin
annelerini tekmelediklerine şahit oluyorum, bağırıp çağırıp küfür ettiklerine… Kadın
yine ne yapıyor biliyor musunuz? Utanıyor, çevresine gülümseyerek aslında
hiperaktif (çok güzel ve özel bulunan bir sıfat haline geldi!), afacan (!),
sevimli bir oğlu olduğu görüntüsü vermeye çalışıyor. Bugün annesini tekmeleyen
bu yaratığın yarın kız kardeşini, kız arkadaşını, karısını tekmelemesi
beklenmeyecek bir durum mu sizce?
2013 Bilançosu
25 Kasım 2013 tarihinde, Diyarbakır
Barosu tarafından, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası
Dayanışma Günü nedeniyle düzenlenen basın açıklamasında, Diyarbakır
Barosu Kadın Hakları, Danışma ve Uygulama Merkezi Koordinatörü Av. Halime Sanlı
şöyle diyordu:
“Sadece resmi verilere göre 2013 yılında 28 bin kadının
şiddete maruz kalmış, 95 kadın hayatını kaybetmiştir. Resmi olmayan rakamlara
göre ise Türkiye'de
kadın cinayetleri son 10 yılda yüzde bin 400 artış göstermiş; 2002 yılında
öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2013'ün sadece ilk dokuz ayında bu rakam
842'ye ulaşmıştır"
2008 Nisan ayından bu yana
gazetelerin üçüncü sayfalarına yansıyan adli vakaları tarayan ve kadına yönelik
şiddet haberlerinin çetelesini tutan Bianet’in açıklamalarına göre öldürülen
214 kadının yüzde 54’ü ateşli
silahlarla, yüzde 30’u bıçakla öldürüldü: 116 kadın ateşli silahlarla, 65 kadın
bıçakla, 16 kadın boğularak, 9 kadın darp edilerek, dördü işkenceyle, ikisi
balkondan düşerek, biri yakılarak öldürüldü. Bir kadının öldürülme şekli
haberlerde yer almadı.
Kadınların yüzde 13,5’i şiddet gördükleri için şikayetçi olduğu
ya da koruma tedbir kararı çıkarttığı halde öldürüldü: Öldürülen 13 kadının
katilleri hakkında tedbir kararı sürüyordu; dört kadının katilleri hakkındaki
koruma tedbir kararları cinayetin hemen öncesinde sona ermişti; 12 kadın ise
katilleri hakkında defalarca şikayette bulunmuş ancak talepleri cevapsız
kalmıştı.
Ayrıca dört erkek şiddet suçundan yattıkları cezaevinden izinli
ya da denetimli serbestlik kapsamında çıkarak ya da tahliye edildikten hemen
sonra cinayet işledi.
Kadınların yüzde 15’i boşanmak istedikleri için öldürüldü:
boşanmak isteyen 32 kadın öldürüldü, 19 kadın şiddet gördü.
Kadınların yüzde 54’ü kocaları veya eski kocaları, yüzde 12’si
sevgilileri, yüzde 18’i akrabası olan erkekler tarafından öldürüldü.
Cinayetleri işleyen erkeklerin 23’ü intihar etti, 7 ise intihara
teşebbüs etti.
Cinayetlerin dörtte biri Marmara, beşte biri Ege
bölgelerinde yaşandı. Kadın katlinin en çok yaşandığı iller sırasıyla İstanbul
(29), İzmir (18), Antalya (12), Ankara (9), Diyarbakır (9) ve Antep (9): 214
cinayet vakasının yüzde 25’i Marmara Bölgesi’nde, yüzde 20’si Ege, yüzde 15’i
Akdeniz yüzde 13’ü Güneydoğu Anadolu, yüzde 11’i İç Anadolu, yüzde 8’i
Karadeniz ve yüzde 8’i Doğu Anadolu bölgelerinde gerçekleşti.
Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün aile
içi şiddet araştırmasının sonucuna göre şiddete uğrayan kadınların yüzde 92'si
şikayetçi olmuyor. Bu durumda, çeşitli yöntemlerle koruma altına alınan kadın
sayısının 6000 olduğundan hareketle şiddete maruz kalan kadınların sayısının 300.000
civarında olduğunu söyleyebiliriz sanıyorum.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder